Kategori: Tümü

Suçtan Gelirlerinin/Değerlerini Aklama Suçu

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 282 nci maddesinde düzenlenen suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun birinci ve ikinci fıkrası şu şekildedir:

(1) “Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”

(2) “Birinci fıkradaki suçun işlenmesine iştirak etmeksizin, bu suçun konusunu oluşturan malvarlığı değerini, bu özelliğini bilerek satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Yukarıdaki tanıma göre suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun oluşumu için, ceza alt sınırı 6 ay ve üzeri bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerinin bulunması ön şarttır. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değeri ise aklama suçunun konusunu oluşturmaktadır. Bu malvarlığı değerinin şüpheden öte objektif delillerle suçtan kaynaklandığının ispat edilmesi yani suçla gelir arasındailliyet bağı kurulması da aklama suçunun varlığı için gerekmektedir. Bu ispat edildikten sonra malvarlığının aklama fiillerine tabi tutulup tutulmadığı araştırılacaktır. TCK’nın 282/1 inci maddesine göre suçun maddi unsuru; seçimlik hareketler olarak bu malvarlığının yurt dışına çıkarılması ya da çeşitli işlemlere tabi tutulmasıdır. Yurt dışına çıkarmada özel kast aranmamaktadır. Yani malvarlığının suçtan kaynaklandığını bilmek ve yurt dışına çıkarılmasını istemek suçun tamamlanması için yeterlidir. Çeşitli işlemlere tabi tutma açısından ise özel bir kast gerekir. Bu özel kast, malvarlığının gayri meşru kaynağını gizlemek veya malvarlığının meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmaktır. Bu kast ya da amaç olmaksızın malvarlığı üzerinde yapılan bir tasarruf ya da işlem suçun oluşumunu engelleyecektir.

Yine 04.08.2007 tarihli ve 26603 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Aklama Suçu İncelemesi Hakkında Yönetmeliğin” 5 inci maddesi “Cumhuriyet savcısı, suçtan gelir elde edildiğine ve söz konusu gelirin aklandığına dair ciddi emarelerin varlığı ve konunun ihtisas gerektirmesi halinde Başkanlıktan, aklama suçunun işlendiği hususunda olguların varlığının tespitine ilişkin talepte bulunabilir” şeklindeyken aynı Yönetmeliğin 8. Maddesi “Cumhuriyet savcısı tarafından gerek görülmesi halinde, denetim elemanı görevlendirilerek incelemeler, Cumhuriyet savcısının koordinasyonunda yürütülür.” şeklindedir.

5271 sayılı CMK’nın, 6526 sayılı Kanun (Resmi Gazete Tarihi: 06.03.2014, Sayı: 28933-Mükerrer) ile değişik 128 inci maddesinin ilk fıkrası “Soruşturma veya kovuşturma konusu suçun işlendiğine ve busuçlardan elde edildiğine dair somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebebi bulunan hâllerde, şüpheliveya sanığa ait … malvarlığı değerlerine elkonulabilir. Somut olarak belirlenen bu taşınmaz, hak,alacak ve diğer malvarlığı değerlerinin şüpheli veya sanıktan başka bir kişinin zilyetliğinde bulunmasıhalinde dahi, elkoyma işlemi yapılabilir. Bu madde kapsamında elkoyma kararı alınabilmesi içinilgisine göre Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Mali SuçlarıAraştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı ve Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim StandartlarıKurumundan, suçtan elde edilen değere ilişkin rapor alınır. …şeklinde düzenlenmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 128 inci maddesi kapsamında MASAK tarafından gerek Cumhuriyet Başsavcılıkları gerekse Mahkemelerce intikal ettirilen rapor taleplerinin yerine getirilmesinde soruşturma veya dava dosyasında yer verilen suç fiilleri ve bu fillerin işlendiğini gösterir deliller esas alınarak şüpheli veya sanığın bu filleri işlemesi neticesinde elde ettiği değerlerin ve bu değerler ile şüpheli veya sanığın mevcut malvarlığı değerleri arasında bağlantı olup olmadığının tespitine yönelik çalışmalar yapılmakta ve bu çalışmaların sonucu rapora bağlanmaktadır. Söz konusu madde kapsamında MASAK tarafından yapılan çalışma iddia olunan suçun tespitine yönelik olmayıp iddiaolunan suç kapsamında dosyada yer alan verilerden hareketle iddia olunan suçtan elde edilendeğerin tespitine yönelik bulunmaktadır.

5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 17 nci maddesinin birinci fıkrasında “Aklama ve terörün finansmanı suçunun işlendiğine dair kuvvetli şüphe bulunan hallerde5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 128 inci maddesindeki usule göre malvarlığı değerlerineelkonulabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Öncül Suç Şartı

Suç Gelirlerinin Aklanması Suçundan ceza verilebilmesi için öncesinde bir başka öncül suçtan ceza almak ve bu cezanın kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bu hususa ‘öncül suç şartı’ denmektedir. Zira aklanacak bir para varsa, bu paranın elde edildiği bir ‘suç’ da işlenmiş olmalıdır. Şöyle ki;

 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) 282’nci maddesinde “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçu” düzenlenmekte olup, 282 nci maddenin 1 nci fıkrası kapsamında aklama suçunun oluşabilmesi için öncelikle “alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun işlenmesi” ve “bu suçtan kaynaklanan bir malvarlığı değeri” bulunması gerekmektedir. Yani alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suç işlenmediği veya işlenmiş olmakla birlikte söz konusu suçtan kaynaklanan bir malvarlığı değeri elde edilmediği takdirde aklama suçundan söz edilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun işlenmesi ve bu suçtan gelir elde edilmesi aklama suçunun oluşması için tek başına yeterli olmayıp sözkonusu gelirin maddede yer alan aklama fiillerine (“yurt dışına çıkarmak” veya “gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tabi tutmak”) tabi tutulduğuna dair bir delil, bulgu veya emarenin de bulunması gerekmektedir.

Ayrıca aklama suçunun işlenmiş sayılması için, aklamaya konu olan gelirin elde edildiği fiiller hakkında daha önce adli bir takibatın yapılması ve bu konuda bir davanın açılması gerekmediği gibi, açılan bu davanın sonuçlanması da gerekmemektedir.

Diğer bir ifadeyle, aklama suçunun oluşumu için kanunun şart koştuğu öncül suç fiilinin varlığı yeterli olup, ayrıca bu suçtan mahkûmiyet hükmünün verilmemiş olması (suçun oluşmadığına dair mahkeme kararı hariç), failin bilinmemesi, isnat kabiliyetinin olmaması ya dadokunulmazlık gibi nedenlerle failin cezalandırılamaması, ölmesi, suçun zamanaşımına uğraması, şikâyete bağlı bir suçsa şikayet edilmemesi veya şikayetin geri alınması, ön ödeme nedeniyle hakkında kovuşturma açılmaması, cezasızlık nedenleri gibi öncül suçun varlığınatesir etmeyen nedenler aklama suçunun oluşumuna engel teşkil etmez.

KAYNAK : Burak Temizer Hukuk Bürosu

YASADIŞI BAHİS OYNANMASI İÇİN BANKA HESABINI KULLANDIRMAK

Yasadışı Bahis İçin Banka Hesabı Kullandırmak Suç Mu?

Yasadışı bahis, Türkiye Cumhuriyeti’nde 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında suç olarak tanımlanmıştır. Bu kanuna göre, yasa dışı bahis oynatma, oynanmasına yer ve imkan sağlama, bahis oynamak için para transferi yapma ve bahis oynanmasına yönelik aracılık yapma suç olarak kabul edilmektedir.

Bu suçlardan biri de yasa dışı bahis için banka hesabı kullandırmaktır. Yasadışı bahis siteleri,Türkiye’de faaliyet gösteremediği için, para transferlerini gerçekleştirmek için genellikle üçüncü kişilerden yardım almaktadır. Bu kişiler, kendi banka hesaplarını yasa dışı bahis sitelerine kiralayarak, sitelerin para transferlerini gerçekleştirmelerine yardımcı olmaktadır.

Yasadışı Bahis İçin Banka Hesabı Kullandırmak Suçtur

Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmak, 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrasının b bendinde düzenlenen “yasa dışı bahis veya şans oyunlarıyla bağlantılı olarak para nakline aracılık etmek” suçunu oluşturmaktadır. Bu suç, 3 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaktadır.


Yasadışı Bahis İçin Banka Hesabı Kullandırmanın Cezası

Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmaktan dolayı cezalandırılacak kişilerin hangi şartlarda cezalandırılacağı, suçun işleniş şekline ve failin kusur durumuna göre değişmektedir. Örneğin, yasa dışı bahis sitesinin sahibi veya yöneticisi tarafından banka hesabı kiralanan kişi, daha ağır bir ceza ile cezalandırılacaktır.

Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmaktan dolayı cezalandırılacak kişilerin cezaları şu şekildedir:

  • Yasa dışı bahis sitesinin sahibi veya yöneticisi tarafından banka hesabı kiralanan kişi: 3 yıldan 5 yıla kadar hapis ve 5000 güne kadar adli para cezası
  • Yasa dışı bahis sitesinin çalışanı tarafından banka hesabı kiralanan kişi: 2 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 3000 güne kadar adli para cezası
  • Yasa dışı bahis oynayan kişi tarafından banka hesabı kiralanan kişi: 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 2000 güne kadar adli para cezası

Yasadışı Bahis İçin Banka Hesabı Kullandırmanın Hukuki Sonuçları


Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmaktan dolayı cezalandırılan kişilerin, aşağıdaki hukuki sonuçlarla karşı karşıya kalmaları mümkündür:

  • Hapis cezası: Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmaktan dolayı cezalandırılan kişilere,3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilmektedir.
  • Adli para cezası: Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmaktan dolayı cezalandırılankişilere, ayrıca 5000 güne kadar adli para cezası da verilmektedir.
  • Adli sicil kaydı: Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmaktan dolayı cezalandırılankişilerin, adli sicil kayıtlarına bu suç işledikleri bilgisi işlenmektedir.
  • Banka hesabının kapatılması: Yasadışı bahis için banka hesabı kullanan kişilerin bankahesapları, bankalar tarafından kapatılmaktadır.
  • Banka hesabının iptali: Yasadışı bahis için banka hesabı kullanan kişilerin banka hesapları,mahkeme kararı ile iptal edilebilmektedir.


Yasadışı Bahis İçin Banka Hesabı Kullandırmanın Önlenmesi

Yasadışı bahis için banka hesabı kullandırmak, ciddi hukuki sonuçlara yol açabilecek bir suçtur. Bu suçun önlenmesi için, aşağıdaki önlemler alınabilir:

  • Bankalara yönelik denetimlerin artırılması: Bankaların, yasa dışı bahis için banka hesabıkullanan kişileri tespit etmek için gerekli denetimleri yapması sağlanmalıdır.
  • Kamuoyunun bilgilendirilmesi: Yasadışı bahis için banka hesabı kullanmanın suç olduğukonusunda kamuoyu bilgilendirilmelidir.
  • Eğitim verilmesi: Yasal yollarla para kazanmanın önemi konusunda eğitim verilmelidir.

Yasadışı bahis sitelerine kısa vadede kazanç gayesiyle banka hesaplarınızı kullandırmış ve ardından savcılıklar nezdinde şüpheli veya ceza davalarında sanık sıfatına haiz olmuş olabilirsiniz. Gerek soruşturma gerekse de dava sırasında yapacağınız savunmalar için mutlaka alanında yetkin bir iyi bir ceza avukatından yardım almanızı öneririz. 

KAYNAK : Burak Temizer Hukuk Bürosu

 

ceza avukatı, iyi ceza avukatı, en iyi ceza avukatı, ceza hukuku, avukat, iyi avukat, avukat bul, ceza davası için avukat, nişantaşı avukat 

 

TAKSİRLE İNSAN ÖLDÜRME SUÇU

Taksirle insan öldürme, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir kusurlu davranış ile öngörülebilir nitelikte bir neticenin “öngörülemeyerek” bir kimsenin hayatına son verilmesidir. Bilinçli taksirle insan öldürme ise yapılan kusurlu davranış ile bir kimsenin ölebileceğinin fail tarafından “öngörülmesine” rağmen, şansa veya kişisel becerilere güvenilerek davranışın yapılmasıdır. Taksirle ölüme neden olma suçu, ‘Hayata Karşı Suçlar’ bölümünde TCK md. 85’te düzenlenmiştir.

İster basit taksirle öldürme suçu, isterse bilinçli taksirle öldürme suçu olsun; her iki halde de failin ortaya çıkan “insan öldürme” sonucunu istememesi halinde taksirli sorumluluk meydana gelir. Fail, “insan öldürme” neticesini bilerek ve isteyerek fiili gerçekleştiriyorsa taksirle öldürme suçu değil, kasten öldürme suçu söz konusu olur. Taksir ile işlenen fiil neticesinde ölüm meydana gelmez ve mağdur yaralanırsa taksirle yaralama suçu işlenmiş olur.

Taksirle ölüme neden olma suçu işleyen fail aleyhine, mağdur yakınlarının (anne, baba, eş, çocuklar, kardeşler vb.) maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır.

Ölüm hatalı doktor uygulamasından kaynaklanmışsa, fiili işleyen doktora karşı tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir.

Ölüm iş kazasından kaynaklanmışsa, iş sahibine karşı iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.

Ölüm trafik kazasından kaynaklanmışsa, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açılabilir.

Taksirle İnsan Öldürme Suçu Şikayet Süresi

Taksirle adam öldürme suçu şikayete tabi bir suç değildir. Savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez fail hakkında resen soruşturma yapar ve kamu davasını açar. Söz konusu suç için TCK’da belirlenen dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Yani, savcılık bir kimsenin taksirle öldürüldüğünü, ölümden itibaren 15 yıl içinde haber alırsa soruşturma başlatabilir. Dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra soruşturma yapılamaz.

Müşteki, kamu davası açıldıktan sonra dahi şikayet hakkını kullanarak ceza davasına müdahil olabilir.

Taksirle veya Bilinçli Taksirle Ölüme Neden Olma Suçunda Görevli Mahkeme

Taksirle ölüme neden olma suçunda, yani fiil ister genel taksirle ister bilinçli taksirle işlenmiş olsun, bir kişinin ölümü halinde asliye ceza mahkemesi görevli mahkeme olarak belirlenmiştir (5235 SK md. 12).

Ancak taksirli fiil neticesinde en az 1 ölüm ile birlikte en az 1 yaralanma veya 2 ölüm gerçekleşmişse, taksirli suçu yargılama görevi ağır ceza mahkemesi tarafından yerine getirilecektir.

Taksirle işlenen fiil neticesinde ölüm ve yaralanmalar meydana gelmesine rağmen yaralı olanlar soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçmiş ve olayda sadece tek ölüm varsa yetkili mahkeme yine asliye ceza mahkemesi olacaktır.

Örneğin; İstanbul Bahçelievler ilçesinde meydana gelen trafik kazası neticesinde 1 kişi ölmüş, 2 kişi yaralanmıştır. Yaralılar, soruşturma aşamasında şikayetten vazgeçtiği takdirde yetkili ve görevli mahkeme Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi, yaralılar şikayete devam ettiklerinde yetkili ve görevli mahkeme Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’dir.

Bilinçli taksirle adam öldürme haline bazı örnekler;

  • Hastanın ameliyat edilmesi sırasında hemşirenin doktora kullanılmış ameliyat malzemesi vermesi, doktorun da daha önce kullanıldığını bile bile ameliyat sırasında bu malzemeleri kullanması neticesinde hastanın ölmesi bilinçli taksirle adam öldürme suçunu teşkil eder. Bu somut durumda hem hemşire hem doktor bilinçli taksirle adam öldürme suçu nedeniyle cezalandırılır. Çünkü, hem hemşire hem doktor kullanılmış malzemenin enfeksiyon vs. gibi nedenlerle ölüme neden olacağını biliyor, ancak hastanın ölmesini istemiyor. Hemşire ve doktor, ölüm sonucunun gerçekleşebileceğini “öngördükleri” için genel taksirle değil, bilinçli taksirle adam öldürme suçu hükümleri gereği cezalandırılır.
  • Yüksek oranda alkol aldığı halde araba sürerek trafik kazası neticesinde ölüme neden olan şahıs, fiili bilinçli taksirle işlediğinden faile bilinçli taksir hükümlerine göre ceza verilir. Çünkü, fail yüksek alkol alarak araç süren bir kimsenin ölüme neden olabileceğini öngörmesine rağmen arabayı sürmüştür.
  • Kırmızı ışıkta geçerek trafik kazası neticesinde bir kimsenin ölümüne neden olan kişi bilinçli taksir hükümlerine göre sorumlu olur. Fail, kırmızı ışıkta geçtiğinde trafik kazası neticesinde ölüme neden olabileceğini öngörmesine rağmen fiili işlemektedir.

Taksirle Adam Öldürme Suçu

Trafik Kazası ve Taksirle Adam Öldürme Suçu

Trafik kazaları, kasten işlenen fiillerle değil taksirle işlenen fillerle meydana gelir. Trafik kazası, failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle oluşur. Bu nedenle, trafik kazası hem genel taksirle hem de bilinçli taksirle meydana gelebilir. Trafik kazası neticesinde ölüme neden olan fail, genel taksir halinde farklı, bilinçli taksir halinde farklı bir ceza ile cezalandırılır.

Trafik kazası neticesinde taksirle ölüme neden olma suçu iddiasıyla başlatılan soruşturmada öncelikle failin kusuru tespit edilmelidir. Uygulamada failin kusur durumunu tarif etmek için asli kusur-tali kusur ayrımı yapılmaktadır. Trafik kazasının meydana gelmesinde failin hangi oranda kusurlu olduğu bilirkişi incelemesi aracılığıyla tespit edilir. Bilirkişi tarafından kural ihlalleri tek tek saptanarak kusur oranı belirlenir. Bilirkişi raporu denetime elverişli, objektif ve olaya uygun hazırlanmalıdır. Tarafların bilirkişi raporuna itiraz hakkı olduğu gibi davanın temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay aşamasında da bilirkişi raporu denetlenmektedir. Bilirkişi incelemesi neticesinde trafik kazasının meydan gelmesinde önemli kural ihlalleri yaparak esaslı bir şekilde kusurlu olan kişi “asli kusurlu”, daha az önemli kuralları ihlal ederek trafik kazasına neden olan kişi “tali kusurlu” olarak kabul edilmektedir. Genel taksirle veya bilinçli taksirle adam öldürme suçu işleyen faile verilecek ceza, bu kusur durumları dikkate alınarak belirlenir. Asli kusurlu sayılan faile verilecek ceza, ileride açıklayacağımız üzere suça dair ceza alt sınırından daha yukarıda bir miktarda belirlenir, tali kusurlu kabul edilen faile verilecek ceza ise suçun alt sınırı dikkate alınarak belirlenir.

Trafik kazası neticesinde taksirle ölüme neden olma suçu nedeniyle yapılan yargılamada kazaya neden olan araçta teknik inceleme yapılması gerekebilir. Bu halde konunun uzmanı olan bilirkişiler vasıtasıyla araçta teknik inceleme yapılabilir.

Trafik kazası nedeniyle yapılan yargılamalarda mutlaka olay yerinde keşif yapılmalıdır. Mümkünse olayın tanıkları ve tarafları keşif mahalinde dinlenmeli, sorular sorularak olay aydınlatılmaya çalışılmalıdır. Trafik kazasını tespit eden mobese kameraları, özel işyeri kameraları veya diğer özel çekimler varsa yargılama sırasında bu kayıtlar incelenerek durumu tespit eden bir bilirkişi raporu hazırlanmalıdır.

İş Kazası ve Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu

İş kazası, işyerinde veya işin yapılması sırasında işçinin uğradığı her türlü kazadır. İş kazaları nedeniyle sorumluluk, İş Kanunu hükümleri gereği oldukça geniş bir perspektifle düzenlenmiştir. İş Kanunu’na göre işyerinde gerçekleşen her türlü kaza iş kazasıdır. İşyerinde gerçekleşmese bile işin yürütümü sırasında olmak şartıyla, nerde olursa olsun işçinin uğradığı her türlü kaza da iş kazası sayılır.

İş kazası işçinin ölümüne neden olmuşsa, taksirle ölüme neden olma şartlarının oluşup oluşmadığı soruşturma açılarak savcılık tarafından resen soruşturulur. İş kazasının meydana gelmesinde, iş güvenliği ve işçi sağlığı kurallarına riayet edilmemesinin etkisi varsa, bu durumda işverenin kusurlu olduğu kabul edilir. Örneğin, inşatta çalışan işçiye iş elbisesi, baret, gözlük vb. gibi güvenlik ekipmanı verilmemesi, işçinin fazla çalıştırılması gibi olgular, iş güvenliği ve işçi sağlığı kurallarının ihlal edildiği anlamına gelmektedir.

İş kazası neticesinde taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan soruşturma yürüten savcılık, iş güvenliği uzmanlarından bir veya birden fazla bilirkişi raporu alarak iş kazasının meydana gelmesinde kimlerin ne ölçüde kusurlu olduğunu tespit eder. İş kazasının meydana gelmesinde kusurlu olanlar hakkında taksirle ölüme neden olma suçu işledikleri iddiasıyla dava açılır. Uygulamada işveren büyük şirketler, iş güvenliğinden sorumlu müdür tayin etmekte, iş kazaları meydana geldiğinde şirket ortakları değil, sorumlu müdürler iş kazası sebebiyle taksirle ölüme neden olma suçundan yargılanmaktadır. Örneğin, büyük bir inşaat firması inşaat alanından sorumlu bir şantiye şefi atamakta, meydana gelen iş kazaları neticesinde taksirle ölüme neden olma suçundan da bu şantiye şefleri yargılanmaktadır.

Her şirketin özelliğine ve faaliyet alanına göre iş kazası nedeniyle taksirle ölüme neden olma suçundan sorumlu kişi tespit edilmelidir. Örneğin, toplu yemek şirketlerinde üretim sorumlusu gıda mühendisi; elektrik üreten şirketlerde sorumlu elektrik mühendisi; inşaat şirketlerinde inşaat alanından sorumlu şantiye şefi veya iş güvenliği sorumlusu olan kişiler, iş kazası sebebiyle taksirle ölüme neden olma suçundan yargılanabilirler. Sorumlu müdürün uyarılarına rağmen, şirket, iş güvenliği için gerekli önlemleri alamamış ise, şirket ortaklarını veya yöneticilerini de iş kazası nenedeniyle taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan sorumlu tutmak mümkündür.

Doktor Hatası (Tıbbi Malpraktis) ve Taksirle Ölüme Neden Olma Suçu

Doktor hatası, diğer bir deyişle “tıbbi malpraktis”, hastaya tıbbi uygulama yapılırken dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı uygulama yapılması veya mesleki bilgi yetersizliği veya acemilik nedeniyle yanlış uygulama yapılmasıdır. Özel hukukta doktor, her türlü hatasından sorumludur. Doktor hataları, vekalet sözleşmesine aykırılık olarak kabul edildiğinden, doktorlar, en hafif kusurlarından dahi sorumludur.

Doktorlar, tıbbi uygulama yaparken hedefledikleri sonuca ulaşamamaktan dolayı değil, bu sonuca varmak için yaptıkları her bir uygulamanın dikkat ve özenle yapılmasından sorumludur. Doktor ile hastası arasındaki ilişki vekil-müvekkil ilişkisidir. Doktor hastasının kişisel özelliklerine en uygun tedaviyi seçmeli, hastanın zarar görmemesi için hem mesleki hem de genel hayat tecrübelerine göre alınması gereken tüm önlemleri almalı, uygulama sırasında yeni bir sorunla karşılaştığında sorunu ortadan kaldırmak için titizlikle araştırma yapmalı, her türlü koruyucu tedbiri aldıktan sonra yeni bir uygulama yapmalıdır.

Doktor hatası neticesinde hasta ölmüşse; doktor, taksirle ölüme neden olma iddiasıyla yargılanır. Doktorun yaptığı tıbbi uygulamanın tıp bilimin gereklerine uygun olup olmadığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan bilimsel bir rapor alınarak tespit edilir. Doktor hatası, hangi nedene dayalı olursa olsun yapılan uygulama hatalı ise doktor, taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılır. Örneğin, ameliyat sırasında hastasının midesinde gazlı bez unutan ve gelişen komlikasyonla hastanın ölümüne neden olan doktor, taksirle ölüme neden olma suçu nedeniyle cezalandırılır.

Doktor hatası neticesinde ölüm meydana geldiğinde, fiili işleyen doktora karşı tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir.

Taksirle adam öldürme, özellikle bilinçli taksirle adam öldürme suçu, fiilin vehameti ve cezanın miktarı nedeniyle savunmanın bir ağır ceza avukatı vasıtasıyla yapılması yararlı olacak bir suç türüdür.

KAYNAK : Av. Burak Temizer- Burak Temizer Hukuk Bürosu- Nişantaşı-Şişli-İstanbul